MAHMUT BULUT (AP MOMIT) (1908-1979)
Hamo dedemizin birinci karısı ölünce Şeme adında ikinci bir hanımla evlenir. Hamo’nun ilk karısından dünyaya gelen oğlunun adı Haydar (Haydo) Haydo’nun bir oğlu var adı Ali dir. Ali’nin çocuklarına Ali Haydo adı verilirken Hamo’nun ikinci karısı olan Şemé den dünyaya gelen çocuklarına da Şeman denilmektedir. Alinin dokuz oğlan çocuğundan birinin oğlu Mahmut’tur. Resimde de görüldüğü gibi sakallı Mahmut. Annesinin adı Nazé. Sakallı Mahmut Esma adında bir kadınla evlenir. O Kadından dünyaya dört oğlu dört de kızı dünyaya gelir, halen hayattadırlar. Oğlan çocuklarının adı dedesinin adı olan Ali’dir. Ali den başka Şükrü, Haydar ve Musa adında ki çocukları iken kızlarının adları ise Zöhre, Elif, Fatma ve Leyla’dır (Hoşe). Mahmut ile Esma’dan olan yukarıda adları geçen çocuklarının hepsi de evli ve çoluk çocuk sahibi kimselerdir. Onlardan Ali ile Musa İzmir de oturmakta iken öteki kardeşlerin her biri başka bir şehirde veya ülkede ikamet etmektedirler.
Mahmut ve Esma sadık birer eş ve cefakâr birer ebeveyn idiler. Darlık ve zorluk içinde hatta bir kara nefes kesici kıtlık yılında bile kendileri aç kaldılar ama çocuklarını doyurmaya ve hayata tutunmaları için çaba gösterdiler. O kıtlık yıllarında Sakallı Mahmut çocukları açlıktan ölmesinler diye ta uzun yayladan terki ile bir heybe un yetiştirmişti evine. O undan yapılan çöreklerden çocuklarının her birine birer çörek vermiş bir tanesini de öküzleri yaymakta olan oğlu Ali ye ayırmıştı. Ali ise anasının yemeye kıyamadığı o çöreği yememiş akşam yemlik otu ile birlikte anasına götürmüştü. Öküzleri dama süren Ali belindeki çıkını açıp bir budağa takmış anasını inek sağmaya gitmişti. Anası ile Ali geri geldiklerinde isse dala asılı olan o çöreği çıkınla birlikte alaca ineğin ağzında ufalamakta olduğunu görmüşler ikisi birbirine sarılıp ağlamaya başlamışlardı. Anası yememiş oğluna ayırmış oğlan da yememiş anasına geri getirmişti Alaca ineğin ağzının köpürte köpürte yediği otlu çöreği. Anımsanması anlatılması bile insanın boğazını tıkıyor. Ama Sakallı Mahmut ise gece gündüz demeden, yaz kış ayırımı yapmadan, yağmur dolu dinlemeden, hep evde kalabalık olan çocuklarının geçimi için uğraşıyordu. Bütün bir yaz evde didinip durduğu gibi kış mevsimi de nafaka elde etmek için Çukurova’ya kök sökmeye giderdi. Kök sökme zor bir iş olduğu için insanlar zor durumları “Adama Kök Söktürürler” diye anlatmakta idiler. Babam ise o kök sökme işini kendisi için bir tatil süresi olarak algılamakta ve “Kök sökerken hiç değilse insanın kendisine yatma ve yemek yeme zamanını ayırır” diyerek evde iken o zamanı bile bulamadığı için kök sökme zamanını kendisi için tatil süresi olarak algılardı.
Annem de, Babam da komşularıyla çok iyi geçinen kimselerdir. Kütüklü denen yere vardıktan sonra bile Çalolar’dan komşularımız evimize gelip ‘’Esma Bacı bize bir Bulgur Pilavı pişir” diyerek anamın ne kadar güzel bulgur pilavını pişirdiklerini hatırlatmak istemekte idiler. Babam her Çukurova tarafına çalışmaya gittiği için anam ve Zöhre adındaki yengem Aziz Amcanın muhabbet ve sevgi kokan Hakikatliler odasına giderlerdi. İkisinin de güzel sesi olduğundan ikisi birlikte Abdullah Amcanın sazı eşliğinde
Bir günahkâr aciz kulum
Şah Hüseynim der ağlarım
Bülbül olmuş öter dilim
Şah Hüseynim der ağlarım
Efkârım bu ezkarım bu
Her ticaret her kârım bu
Ruzu Şeb ahuzarım bu
Şah Hüseynim der ağlarım
Meluli’yim şad olamam
Her dem ağlarım gülemem
Bundan gayrı söz bilemem
Şah Hüseynim der ağlarım
Türden deyişleri birlikte cemaate okurlardı. Bizim kültürümüzde kadın erkek ayırımı yoktu. Kadınlarda erkeklerle birlikte ayni sırada otururlar onlarla birlikte deyiş söylerlerdi. Hatta bazı durumlarda kadınlar söz alıp konuşurken erkekler onlara gereken saygı ve özeni gösterirlerdi. Büyüklerimizden anlattıklarından ve daha sonra okuduğumuz kitaplardan öğrendiklerimizden anlamakta idik ki biz Zazaların kültürü ta şaman Türk kültüründen başlayarak Horasan oradan Dersime ve Dersimden de Binboğanın 2 bin metre yükseklikteki bir platonun üzerine kurulmuş olan Küçük Söbeçimen köyüne kadar uzanmış bulunmakta idi. Bu hafta Hızır Orucu Haftasıdır. Hızır orucu 13 Ocakta başlar üç gün sürerdi. O gelenekte bize yine eski Horasan Kültüründen beri devam etmekte idi. Hızır haftasında köylülerimiz yaşlı ve kimsesizleri ziyaret eder onlara hediyeler özellikle de yiyecek maddeleri götürürlerdi. Komşu ve akrabalar o hafta içinde kendi yaşlıları için yemek hazırlayıp yakın koşuları da davet ederlerdi. Hani bir söz var hayali cihan değer diye. O günlerin hepsi hayal oldu. Babam ailem ve köyümüz hakkında şimdilik yazacağım bu kadar Hamo ve Şeme programını hazırlayanlar çok teşekkür eder sağlık ve başarılar dilerim.
Çarıksız Ali, Ali Bulut 04.02.2021