Zöhre Demir Bulut (1920 – 04.07.1992)
Zöhre Bulut, (kızlık soyadı Demir) 1920 yılında Ağdere’de Gülizar ve Mehmet Demir’in ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Köylerinde okul olmadığı ve o yıllarda kızları köydeki kâtiplerin yanında okumaya göndermek adet olmadığı için hiç okula gidemedi. Anne ve babasının yanında, babaannesi Fındık Hatun’un da ilk torunu olduğu için büyük bir ihtimamla bakılıp büyütüldü. Çok yetenekli, çalışkan ve güzel bir kızdı. Daha ilk ergenlik yaşındayken köyde yapılan hayvanlara bakma, süt sağma, sütten peynir, yoğurt, yağ elde etme, bunları saklama usulleri gibi işlerin yanında yün eğirme, halı ve kilim dokuma, çorap ve kuşak örme gibi işleri de kusursuz yapmayı öğrendi.
O yıllarda adet olduğu üzere çok erken yaşta (14 -15) Haydar Bulut ile evlendirildi, Söbeçimen Köyü’ne gelin gitti. Evliliğinin ilk yıllarında doğan iki çocuğunun arka arkaya ölmesinden sonra 1938’de Zöhre, en büyük çocuk doğdu. Doğan bu üçüncü çocuğunun „yaşama şansını kadim kılmak“ için aile büyükleri tarafından kendi adının konması uygun bulundu: „Zöhre.” Zöhre doğduktan birkaç ay sonra baba Haydar Bulut askere alındı. Genç eş Zöhre Bulut’un köyde çok sevip saydığı, güvendiği, görmüş, geçirmiş iki kadın vardı: Biri kendisinden önce aynı köye gelin gelmiş olan Gülistan Hala, diğeri Aziz Amca’nın eşi Gozé Teyze idi. Her ikisine de aynı şekilde hitap ederdi: Amka Gozé, Amka Gulistanı.
Genç gelin, Zöhre, eşinin dört yıllık askerliği süresince ülkedeki ikinci Dünya Savaşı öncesi sıkıntılara ve köydeki zor koşullara rağmen tek başına hem evini çekip çevirmenin hem de çocuğunu büyütmenin üstesinden gelebildi. Ancak bu süre boyunca karşılaştığı zorluklardan öylesine bıkmıştı ki, birkaç yıl sonra artık Söbeçimen’de daralan arazi ve meralar nedeniyle Haydar Bulut’un amca oğulları kendilerine yeni bir yerleşme alanı aramaya başladıklarında onlarla asla aynı yere gitmek istemedi, eşini kendi köyü Ağdere’ye göç etmeye razı etti.
Zöhre’nin Erzincan yöresinden İçtoroslara göç etmiş olan aşireti Kürtçenin Kırdasi şivesini konuşuyordu. Dolayısı ile o Söbeçimen’e geldiğinde daha bir kelime bile Dımılki bilmiyordu. Ancak çok kısa sürede hatasız ve aksansız Dımılkiyi de öğrendi. Sesinin güzelliği yanında, Türkçe metinli deyişlerin ezber ve telaffuzunda da hiç zorluk çekmiyordu. Evde misafir olmadığı zamanlar eşi Haydar’ın curası eşliğinde, büyük cemaatlerde ise iyi saz çalan cemaat ehli insanların eşliğinde deyişler icra ederdi. Bundan sonra da Zora Héydéri olarak anıldı.
Zöhre Bulut hem çok çalışkan, hem de üstlendiği bütün işleri kusursuz sona erdirme çabasındaydı. Çok güzel dikiş diktiği ve güzel kumaşlar seçmeyi becerdiği için çoluk çocuğunun üstü başı daima köyün diğer çocuklarınınkinden daha temiz ve gösterişli olurdu. Halı ve kilim dokumada, yün eğirip değerlendirmede, yorgan ve yatak dökme işlerinde köylülerin sıkça başvurdukları bir usta idi. Ayrıca süt ve süt ürünlerini işlemede de aynı becerilere sahipti. Kışın hayvanları sağma, süt ürünlerini elde etme işleri hafifleyince evde halı veya kilim dokuma tezgâhı kurulurdu. Bu aylarda ev köyün genç kızları için adeta bir kurs atölyesine dönerdi. Zöhre Anne kızlara güzel halı ve kilim dokumanın sırlarını öğretirdi.
Zöhre Bulut köyde yaşadıkları sürelerde olduğu gibi, şehir hayatında da sadece ev işleriyle uğraşmaz, eşinin yaptığı her işte daima yanında olurdu. Bütün işleri beraber yaparlardı. Evi onarmak veya eve yeni bölümler eklemek için usta tutulmazdı, ikisi beraber koyulurlardı işe. Duvar mı örülecek, malzeme alınır, işe girişilir. Çatı mı akıyor, kiremitler yenilenir. Kümes ve ahır yapmak diğerlerinin yanında iş bile sayılmazdı.
Zöhre Anne, aile ve dost çevresine olduğu gibi, komşularına da hiç fark gözetmeden gösterdiği fedakârlık, dürüstlük, alçakgönüllülük ve yardımseverliği ile hemen herkesten hak ettiği sevgi ve saygıyı görürdü.
Latife Bulut-Şahin
Berlin, Mart 2021